info@gunduzlerhukuk.com / www.gunduzlerhukuk.com
Menfi tespit davası nedir sorusuna cevaben yazdığımız içeriğimizde, menfi tespit davalarına dair en çok merak edilen konuları kaleme aldık.
Hukuk davalarının birçok türü bulunmaktadır. Bunlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu davalar arasında kategorik olarak üç temel dava türünün bulunduğu ifade edilebilir. Bunlar: Eda davaları, inşâi davalar ve tespit davaları’dır.
Eda davası yoluyla mahkemeden, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesi talep edilir. (HMK; m. 105)
İnşaî dava yoluyla, mahkemeden, yeni bir hukuki durum yaratılması veya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilir. Kanunlarda aksi belirtilmedikçe, inşaî hükümler, geçmişe etkili değildir. (HMK; m. 108)
Tespit davalarına gelince, bu davalar yoluyla mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açan kişinin, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz. (HMK; m. 106)
Yukarıda vermiş olduğumuz tanımda tespit davalarının esas itibariyle bir hukukî ilişkinin varlığının ya da yokluğunun tespitine yönelik olarak açıldığını ifade etmiştik. Bu açıdan tespit davaları, konusunda göre olumlu (müsbet) ve olumsuz (menfî) tespit davaları olarak ikiye ayrılır. Olumlu (müsbet) tespit davaları, davacının bir kişi ile aralarında hukuki bir ilişki bulunduğunu mahkeme kararı ile saptanması için açtığı dava türü iken, olumsuz (menfi) tespit davaları ise, bir kimsenin bir başka kişi ile aralarında hukuki bir ilişki bulunmadığının saptanmasını talep ettiği dava türüdür.
Görüldüğü üzere menfi tespit davasının konusu, yokluğu tespit edilmek istenen her türlü hukukî ilişki olabilir. Bu sebeple belli tür ilişkilere hasredilemez, sınırlanamaz. Bununla birlikte bu dava türünün en yaygın biçimi cebri icra takibi sürecinde ortaya çıkan menfi tespit davasıdır.
Menfi tespit davalarının tamamı için geçerli tek bir görev düzenlemesi yoktur. Bu sebeple görevli mahkeme, varlığı ya da yokluğu tespit edilmek istenen hukukî ilişkinin mahiyetine göre belirlenecektir. Bununla birlikte HMK 2 nci maddesi uyarınca genel görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu da açıktır.
“Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.
Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” (HMK; m. 2)
Bununla birlikte HMK 4/1-a maddesi uyarınca kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda görevli olan mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olduğundan, kira ilişkisinin yokluğunun tespitini talep eden menfî tespit davalarında görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi’dir.
Diğer uyuşmazlık türlerinde de mahiyetine göre Asliye Hukuk ya da Asliye Ticaret Mahkemesi olabilir. Mesela hizmet tespitine yönelik davalar İş Mahkemesi’nde açılacaktır. Özetle menfi tespit davalarında görev davanın mahiyetine göre belirlenmelidir.
Yetkili mahkeme ise; genel hükümler saklı kalmak kaydı ile davalının yerleşim yeri mahkemesi veya takibe başlandıktan sonra menfi tespit davası açılmışsa takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesidir (İİK; m. 72/VIII).
“Menfi tespit davası” kavramının oldukça geniş bir kavram olduğunu ifade etmiştik. Bu yüzden bu dava türü bakımından genel bir süreden söz etmek hatalı olabilir. Bu sebeple açıklamalarımızı cebri icra takiplerindeki menfi tespit davaları ile sınırlı olarak yapacağız.
Diyelim ki birisi sizden alacaklı olduğunu ve bu sebeple icra yoluna başvuracağını söylüyor. Bu durumda ne yapabilirsiniz? Ya o kişi henüz icra takibine girişmeden evvel menfi tespit davası açarsınız ve bu kişi ile aranızda bir hukukî ilişki bulunmadığını tespit ettirirsiniz, zira bunda hukukî bir yararınız mevcuttur. Yahut da beklersiniz, o kişi icra yoluna başvurduktan sonra (takip hukukuna ilişkin itirazlarınız saklı kalmak üzere) menfi tespit davası açarsınız. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki menfi tespit davaları borçlunun alacaklıya olan borcunu ödemeden açtığı bir dava türüdür. Borçlu bu dava aracılığıyla alacaklı ile arasında bir hukukî ilişki bulunmadığını tespit ettirme gayreti içerisindedir. Eğer bu tespit yapılırsa borçlu bu karar sayesinde takibi iptal ettirebilecektir.
Bu sebeple icra takiplerinde menfi tespit davası, takip başlatılmadan önce açılabileceği gibi takip başlatıldıktan sonra da açılabilir (İİK 72/I).
Takipten önce açılan menfi tespit davaları, takip yapılmasına engel değildir. Bununla birlikte davacı %15’ten az olmamak üzere bir teminat yatırmak suretiyle mahkemeden ihtiyati tedbir kararı aldırabilir.
“İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir” (İİK 72/II).
Takipten sonra açılan menfî tespit davalarında ise ihtiyati tedbir aldırılmak suretiyle takip durdurulmaz. Sadece teminat yatırılmak suretiyle icra veznesindeki paranın alacaklıya teslimi engellenebilir. İlgili madde hükmü şöyledir:
“İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.
Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.
Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” (İİK; m. 72/III-V)
Ancak şayet menfi tespit davası sahtelik iddiasına dayalı olarak açılıyorsa, HMK 209/1 dikkate alınır.
“Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” (HMK; 209/I)
Buna göre sahteliği iddia olunan senede dayanılarak yürütülen tüm işlemler gibi de bu senede dayanarak başlatılan icra takibi de durur.
Yasada menfi tespit davasına özgü bir zamanaşımı süresi söz konusu değildir. Davanın konusunu teşkil eden hukuki ilişki her ne ise, zamanaşımı da bu ilişkiye göre belirlenecektir.
Menfi tespit davaları ile istirdat davalarının konuları birbirinden farklı olduğu gibi zamansal açıdan da farklılık gösterirler. İstirdat davası bir eda davasıdır ve icra takibi neticesinde alacaklıya ödenen paranın geri alınması talebine yöneliktir. Menfi tespit davası ise hukuki bir ilişkinin yokluğunun tespiti talebi ile açılmış bir davadır. Eğer para alacaklıya ödenmiş ise menfi tespit davası açılamaz zira davacının bu davayı açmak bakımından hukuki bir yararı kalmamıştır.
Bununla birlikte cebri icra takip süreci menfi tespit davasından bağımsız olarak sürdüğünden dolayı, kimi durumlarda henüz menfi tespit davası sonuçlanmadan paranın alacaklıya ödenmesi sözkonusu olabilir. İşte bu gibi durumlarda menfi tespit davası kendiliğinden istirdat davasına dönüşmektedir.
“Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir” (İİK; m. 72/VI)
BÜYÜKÇEKMECE NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET/ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE
-İHTİYATİ TEDBİR TALEPLİDİR –
İlgili Dosya No : ………….. İcra Müdürlüğü – 2024/……………. E.
DAVACI : ……………………….. (T.C. No: ……………………….)
…………………….. Mah. ………… Sk. No:…….. ……………/KONYA
VEKİLİ : Av. Yaprak Gizlem GÜNDÜZ (Adres Antettedir.)
DAVALI : ……………….. ………………. (T.C. No: ……………….)
…………………… Mah. …………… Sk. No:…………./……….. Meram/KONYA
T.KONUSU : Müvekkilin davalılara borçlu olmadığının tespiti talebimizdir.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil aleyhine ……………… İcra Müdürlüğü’nün 2024/…………….. E. sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatılmıştır.
Takibe dayanak gösterilen, ……/………./2024 tanzim tarihli, , ……/………./2024 vade tarihli ……………..000,00-TL bedelli senede, müvekkil …………………………’nin imzası taklit edilmek suretiyle imza atılmıştır. Takibe konu senet üzerindeki imza müvekkile ait değildir. Dava dilekçesinde ek olarak sunduğumuz vekaletname örneği dahi çıplak gözle incelendiğinde dahi, senet üzerindeki imzalanın müvekkile ait olmadığı, müvekkilin imzasının taklit edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemenizce yaptırılacak imza incelemesi neticesinde de, takibe konu senet üzerindeki imzanın müvekkile ait olmadığı ortaya çıkacaktır. Bu nedenle müvekkilin imzasının yer almadığı, sahte imza ile düzenlenen işbu senetten dolayı sorumlu olması mümkün değildir.
** MENFİ TESPİT DAVASI DİLEKÇE ÖRNEĞİ**
Hal böyleyken davalıların imzanın müvekkile ait olmadığını bildikleri ve bilebilecek konumda oldukları açık olup, aksi düşünce hayatın olağan akışına aykırı olacaktır. Bu nedenle davalı taraf aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir.
Tarafımızca dava şartı arabuluculuk yoluna başvurulmuş ancak anlaşma sağlanamamıştır. Arabuluculuk tutanağını ekte sunuyoruz. (EK-2)
Ekte sunulan vekaletname örneği ile senetteki imza karşılaştırıldığında çıplak gözle bakıldığında dahi imzanın müvekkile ait olmadığı açıktır. Bu nedenlerle İİK m.72 hükmü gereğince ihtiyati tedbir talebimizin kabulüyle, müvekkilin mağdur olmaması ve geri dönülmez zararlara uğramaması için, açıkça kötü niyetli olarak başlatılan icra takibinde ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi talebimiz vardır.
HUKUKİ NEDENLER : TBK, TTK, İİK, TMK, HMK ve ilgili mevzuat.
TANIKLARIMIZ : İsim Soyad, TC, Adres bilgisi
DELİLLERLERİMİZ :
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda izah edilen ve resen gözönüne alınacak sebeplere binaen;
1. İhtiyati tedbir talebimizim kabulü ile, öncelikle müvekkilin daha fazla mağdur olmaması için, ekte sunulan takibe konu senet sureti ve vekaletname üzerindeki imzalar da değerlendirilerek kötü niyetli olarak başlatılan icra takibinde ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesine,
2.Neticeten ............İcra Müdürlüğü'nün 2024/.......E. Sayılı haksız icra takibinin DURDURULMASINA,
3. Davacı müvekkilin; ……………. İcra Müdürlüğü’nün 2024/……………. Esas sayılı dosyasından ve takibe konu edilen senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine,
4. Davalı taraf aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine,
5. Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini saygıyla bilvekale arz ve talep ederiz. ……/……./2024
Davacı Vekili
Av.Yaprak Gizlem GÜNDÜZ
Ücretli danışmanlık veya avukatlık hizmeti almak için Gündüzler Hukuk Bürosu ile iletişim kurabilirsiniz.
GÜNDÜZLER HUKUK BÜROSU
AVUKAT
YAPRAK GİZLEM GÜNDÜZ
Cumhuriyet Mah. Gürpınar Yolu Cad. No:2 K:7 D:115/116 Keleş Plaza
Büyükçekmece/İstanbul
TEL: 0532-157-95-07 / 0212-872-53-28
info@gunduzlerhukuk.com / www.gunduzlerhukuk.com
Gündüzler Hukuk Bürosu
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Yaprak Gizlem gündüz’e aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
info@gunduzlerhukuk.com
KVKK AYDINLATMA METNİ